Yıl sonu yaklaştıkça milyonlarca çalışanın zihnindeki en kritik sorulardan biri aynı: Emeklilik dilekçesini 2025’te mi vermeli, yoksa 2026’yı mı beklemeli? İlk bakışta yalnızca birkaç aylık bir zaman farkı gibi görünen bu tercih, emekli aylığında kalıcı ve ciddi bir gelir farkına yol açabiliyor. Son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve ardından gelen düşüş süreci, emeklilik tarihini maaşı belirleyen en kritik unsurlardan biri haline getirdi.
Emekli aylıklarının hesaplanma sistemi, farklı dönemlerde sigortalı olanları ayrı ayrı ele alıyor. 1999 öncesi, 2000–2008 arası ve 2008 sonrası dönemlerin her birinde aylık bağlama oranları ve hesaplama yöntemleri farklı. Ancak hangi dönemde sigortalı olunmuş olursa olsun, son yıllarda maaşlar arasındaki asıl farkı yaratan unsur güncelleme katsayısı oldu. Bu katsayı; enflasyon ve büyüme hızının belirli bir oranının aylık hesaplamasına yansıtılmasıyla oluşuyor.
2024 ve 2025 yıllarında emekli olanlar arasındaki yaklaşık yüzde 30’luk maaş farkı, bu mekanizmanın somut bir sonucu olarak ortaya çıktı. Yüksek enflasyonun yaşandığı yılın ardından emekli olanlar, daha yüksek güncelleme katsayısı sayesinde kalıcı olarak daha yüksek aylık bağlandı. Bu durum, 2025 ile 2026 karşılaştırmasını da son derece önemli hale getiriyor.
Mevcut beklentilere göre 2024 yılı enflasyonu, 2025 yılına kıyasla belirgin şekilde daha yüksek gerçekleşti. Bu da şu anlama geliyor: 2025 bitmeden emeklilik dilekçesini verenlerin aylıkları, 2024 enflasyonu ve büyüme verilerinin yüzde 30’u dikkate alınarak hesaplanacak. Buna karşılık 1 Ocak 2026’dan sonra başvuru yapanların maaşları, daha düşük gerçekleşmesi beklenen 2025 yılı enflasyonu baz alınarak belirlenecek. Aradaki fark yalnızca ilk maaşta değil, emeklilik süresi boyunca alınacak tüm aylıklarda kalıcı olacak.
Bir diğer önemli unsur da aylığın başlangıç tarihi. Emekli aylığı yılın ilk yarısında bağlananlar, bir önceki yılın ikinci yarısındaki enflasyon artışlarından yararlanıyor. Yılın ikinci yarısında emekli olanların aylıkları ise o yılın ilk altı ayında yapılan zamlar eklenerek hesaplanıyor. Bu teknik detay, özellikle yıl sonuna doğru emeklilik dilekçesi vermeyi planlayanlar için maaşın birkaç bin lira yukarı ya da aşağı yönlü şekillenmesine neden olabiliyor.
Uzmanların yaptığı örnek hesaplamalar tabloyu netleştiriyor. Tüm yasal koşulları aynı olan, prim gün sayısı ve kazançları eşit iki çalışandan biri 2025 yılında emekli olduğunda yaklaşık 35 bin TL civarında aylık alabilirken, diğeri 2026’da emekli olursa maaşı yaklaşık 30 bin TL seviyesinde kalabiliyor. Aradaki 5 bin TL’lik fark, emeklilik boyunca her ay hissedilecek ve yıllar içinde yüz binlerce liraya ulaşabilecek bir gelir kaybı anlamına geliyor.
Bu noktada yalnızca maaş farkına odaklanmak da yeterli değil. Emeklilik tarihini öne çekenlerin çalışmayı bırakıp emekli aylığı almaya başlaması, sağlık ve sosyal güvenlik haklarından daha erken yararlanması gibi avantajları da bulunuyor. Öte yandan çalışmaya devam edenler için prim ödemeye devam etmek, ileride bağlanacak maaşı her zaman artırmıyor; özellikle düşük enflasyon dönemlerinde bu katkı sınırlı kalabiliyor.
Sonuç olarak mevcut ekonomik görünüm, enflasyon beklentileri ve hesaplama sistemi birlikte değerlendirildiğinde, 2025 yılı bitmeden emeklilik dilekçesi vermenin maaş açısından daha avantajlı olduğu görülüyor. 2026’yı beklemek, çoğu çalışan için daha düşük bir güncelleme katsayısı ve dolayısıyla kalıcı olarak daha düşük bir emekli aylığı anlamına gelebilir. Emeklilik kararı elbette kişisel koşullara göre değişir; ancak salt maaş üzerinden bakıldığında takvim, bugüne kadar hiç olmadığı kadar belirleyici hale gelmiş durumda.










