Bitcoin’e yönelik ilgi ve kurumsal talep son yıllarda istikrarlı biçimde artarken, zincir üstü veriler bu ilginin büyük ölçüde fiyat ve değer saklama motivasyonuna dayandığını ortaya koyuyor. Piyasa değeri trilyon dolar seviyelerinin üzerine çıkmış olmasına rağmen ağ üzerindeki gerçek ekonomik hareketliliğin sınırlı kalması, uzun vadede Bitcoin’in sürdürülebilirliğine dair önemli soru işaretleri doğuruyor. Analistlere göre sorun, fiyat performansından çok ağın kendi kendini finanse edebilme kapasitesinde yatıyor.
Veriler, dolaşımdaki Bitcoin’lerin yüzde 60’tan fazlasının bir yıldan uzun süredir hareket etmediğini gösteriyor. Bu durum, yatırımcılar açısından güçlü bir “değer saklama” algısına işaret etse de Bitcoin ağının temel gelir kalemi olan işlem ücretlerini ciddi biçimde baskılıyor. Bitcoin’in teknik tasarımı, yalnızca tutulup beklenen bir varlık olmaktan ziyade, transfer edilen ve ekonomik döngüye katılan bir para sistemi olmasını hedefliyordu. Ancak mevcut tabloda ağ, yüksek değerli fakat düşük işlem hacimli bir yapıya dönüşmüş durumda.
Uzmanlara göre madencilik teşvik modeli bu noktada kritik bir eşikte bulunuyor. Blok ödüllerinin zaman içinde azalacak şekilde tasarlanmış olması, madencilerin uzun vadede işlem ücretlerine daha fazla bağımlı hale gelmesini zorunlu kılıyor. Buna karşın güncel verilere göre işlem ücretlerinin toplam madenci gelirleri içindeki payı yüzde 1’in altında seyrediyor. Analistler, bu oranın en az yüzde 10–15 bandına yükselmemesi halinde ağ güvenliğinin ekonomik temellerinin zayıflayacağını vurguluyor.
Bitcoin ağı bugün yüksek piyasa değerine sahip olsa da, kullanım yoğunluğu açısından diğer büyük blokzincirlerin gerisinde kalıyor. Uzman değerlendirmeleri, bazı ağlarda kullanıcıların merkeziyetsiz uygulamalar, finansal işlemler ve farklı etkileşimlerle sürekli işlem ürettiğini, Bitcoin’de ise kullanımın ağırlıklı olarak uzun vadeli saklama üzerine kurulu olduğunu gösteriyor. Bu yapı, ağın kendi iç ekonomik döngüsünü daraltırken, işlem ücretleri yoluyla güvenliğin finanse edilmesini de zorlaştırıyor.
Uzun vadeli perspektifte en büyük risk, blok ödüllerinin tamamen sona ereceği döneme ilişkin senaryolarda ortaya çıkıyor. Yeterli işlem hacmi ve ücret geliri oluşmazsa, madencilerin ağdan çekilmesi olasılığı gündeme geliyor. Bu durum, Bitcoin’in en temel güvencesi olan hesaplama gücünün azalmasına ve ağ güvenliğinin zayıflamasına yol açabilecek bir çıkmaz olarak değerlendiriliyor. Analistler, bu riskin kısa vadede değil ama on yıllar içinde giderek daha belirgin hale geleceğini ifade ediyor.
Bu tartışmalar çerçevesinde, Bitcoin üzerinde yeni ekonomik modellerin geliştirilmesine yönelik arayışlar da hız kazanıyor. Bitcoin’i yalnızca pasif biçimde tutulan bir varlık olmaktan çıkarıp, zincir üstü finansal işlemlerde aktif kullanılan bir unsur haline getirmeyi amaçlayan yapılar giderek daha fazla gündeme geliyor. Bu modellerin hedefi, hem kullanıcılar için ek ekonomik fayda yaratmak hem de ağ üzerinde daha fazla işlem üreterek güvenliği desteklemek. Her ne kadar bu alan henüz erken aşamada olsa da uzmanlara göre uzun vadede Bitcoin’in ekonomik sürdürülebilirliği için bu tür çözümler kaçınılmaz hale gelebilir.
Genel olarak değerlendirirsek, Bitcoin’in geleceğinin yalnızca yeni fiyat zirvelerine ulaşmasına değil, ağ üzerinde gerçek ve sürekli bir ekonomik faaliyet yaratabilmesine bağlı olduğu yönünde şekilleniyor. Bitcoin’in gelecek on yıllarda ve hatta yüzyılda varlığını koruyabilmesi, saklanan bir değer olmanın ötesine geçerek dolaşımda olan, kullanılan ve işlem üreten bir sistem haline gelmesine bağlı görünüyor.











