Altın, 2025 yılıyla birlikte dikkat çekici bir yükseliş trendine girdi. Yıl başından bu yana yaklaşık %29 oranında değer kazanan değerli metal, ons başına 3.398 dolar seviyelerinde işlem görüyor. Aynı dönemde ABD’nin önde gelen hisse senedi endekslerinden biri olan S&P 500 yalnızca %8,1 oranında artış gösterdi. Bu fark, piyasalarda altına olan ilginin sıradan bir kısa vadeli hareketin ötesinde, daha derin ve yapısal bir değişime işaret edebileceği görüşünü güçlendiriyor.
Geçtiğimiz yirmi yıllık verilere bakıldığında, altının performansı uzun vadede bile hisse senetlerini geride bırakmış durumda. Bu süreçte altın %616 oranında yükselirken, S&P 500 yalnızca %421 oranında artış gösterdi. Bu durum, geleneksel olarak kriz dönemlerinde koruma aracı olarak görülen altının artık daha istikrarlı dönemlerde de yatırımcısına kazandırabildiğini ortaya koyuyor.
Piyasa gözlemcilerine göre, altının yükselişinde birkaç temel unsur öne çıkıyor. Bunlardan ilki, hükümet borç seviyeleri ve artan bütçe açıklarıyla ilgili endişeler. ABD’nin ve diğer büyük ekonomilerin artan kamu borçları, yatırımcıları geleneksel para birimlerine alternatif arayışına itiyor. Bu da altına olan talebi destekliyor. Ayrıca merkez bankalarının son yıllarda altın rezervlerini ciddi şekilde artırması da bu trendin yapısal nitelik taşıdığını gösteriyor. 2020 yılındaki pandemi krizinden bu yana süregelen bu merkez bankası alımları, değerli metalin fiyatını güçlü tutan temel faktörlerden biri.
Jeopolitik belirsizliklerin artması da altının cazibesini artırıyor. Ticaret savaşları, bölgesel çatışmalar ve küresel güç dengesinde yaşanan değişimler gibi gelişmeler, yatırımcıların güvenli limanlara yönelmesine neden oluyor. Bu bağlamda, son dönemde açıklanan tarifeler ve ticaret politikaları, özellikle de ABD yönetiminin yeniden gündeme getirdiği korumacı adımlar, altına olan yönelimi hızlandırdı.
Altının yatırımcılar açısından öne çıkmasının bir diğer nedeni ise portföy çeşitlendirmesi ihtiyacı. Yatırım uzmanlarına göre, altın yalnızca kriz dönemlerinde değil, piyasaların sakin olduğu zamanlarda da portföyü dengeleyici bir unsur olarak görev görüyor. Son yıllarda finansal varlıklarda artan volatilite, sabit getirili ve fiziksel dayanaklı varlıklara olan ilgiyi canlandırmış durumda.
2005–2014 döneminde altın olağanüstü bir performans göstererek finansal krizlere karşı güçlü bir duruş sergilemişti. Bu dönem, 2008 küresel mali krizinden 2011’deki Avrupa borç krizine kadar pek çok ekonomik türbülansı barındırıyordu. O yıllarda da güven eksikliği, yatırımcıları altın gibi değer koruyucu araçlara yönlendirmişti. 2020 sonrasında yaşanan gelişmelerin de benzer bir yönelim yarattığı görülüyor. Özellikle son yıllarda dolar bazlı varlıklardan uzaklaşmak isteyen ülkelerin uzun vadeli rezerv planlarının parçası olarak altını tercih etmeleri dikkat çekici.
Öte yandan, enflasyon beklentilerindeki oynaklık ve para politikalarındaki belirsizlikler de altının lehine işliyor. Yatırımcılar, küresel çapta faiz oranlarındaki gelişmeleri takip ederken, enflasyona karşı korunma aracı olarak altını bir kez daha ön plana çıkarıyor.
Tüm bu veriler ışığında, altının sadece geçici bir güvenli liman değil, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir yatırım aracı olarak görüldüğü yeni bir döneme girildiği yorumu yapılabilir. Bu durum, finansal sistemde yaşanan değişimlerin ve yatırımcı davranışlarındaki evrimin bir yansıması olarak değerlendirilmeli. Altın, artık yalnızca kriz zamanlarının değil, istikrar arayışının da başrol oyuncularından biri hâline gelmiş durumda.










