“Kefenin cebi yok” sözü, bu topraklarda en çok tekrarlanan cümlelerden biri. Siyasetçi de söyler, vaiz de, esnaf da… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da farklı dönemlerde vurguladığı bu ifade, aslında dünyaya aşırı bağlanmamayı, faniliği ve paylaşmayı hatırlatır. Doğru; kefenin gerçekten cebi yok. Ama hayatın var. Hem de derin, çok gözlü ve hiç kapanmayan cepleri var.
İşçi için bu söz çoğu zaman ay sonuna doğru daha anlamlı hale gelir. Maaş bordrosuna bakar, market fişine bakar, bir de elektrik faturasına… Kefenin cebi yoktur ama işçinin cebinde de çoğu zaman bir şey kalmaz. “Şükret” denir, “sabret” denir. İşçi sabreder; çünkü sabır bu ülkede en bol bulunan ama en az karşılığı olan değerdir.
İşveren cephesinde tablo farklı görünür ama his benzerdir. Vergiler, SGK primleri, kredi faizleri, kur dalgalanmaları… Kefenin cebi yoktur ama işletmenin kasası sürekli kontrol altındadır. Kazandığını sandığı anda yeni bir yük çıkar karşısına. O da bilir ki batarsa sadece kendisi değil, yanında çalışanlar da düşer.
Devlet açısından bakıldığında mesele daha soyut ama daha ağırdır. Bütçe açıkları, sosyal harcamalar, savunma giderleri… Devlet kefenle değil rakamlarla konuşur, ama rakamların arkasında milyonların hayatı vardır. “Kefenin cebi yok” denirken aslında denge aranır; fakat denge bozulduğunda bedelini tabelalar değil insanlar öder.
Memur için bu söz, terfi listeleri ve maaş zamları arasında sıkışır. Güvenceli denir ama güvenceyle refah arasındaki mesafe her yıl biraz daha açılır. Emeklilik hayali, enflasyon karşısında eriyen bir vaat gibi durur. Kefenin cebi yoktur ama emekli maaşının da pek bir cebi kalmamıştır.
Esnaf ise bu sözün en ironik muhataplarından biridir. Sabah kepenk açar, akşam hesap yapar. Kefenin cebi yoktur ama vergi dairesinin defteri hiç kapanmaz. Bir gün işler açılır, bir gün siftah bile olmaz. O yine de dükkânın ışığını yakar; çünkü umudu kapatırsa her şey biter.
Bu söz en çok da çalışan herkes için ortak bir gerçeğe işaret eder: Kimse dünyadan mal götürmez ama herkes bu dünyada yaşamaya çalışır. Fanilik gerçektir, fakat geçim de gerçektir. Sorun, bu iki gerçeğin birbirine karşı kullanılmasıdır. Kefenin cebi yok diye yaşarken cebin boş kalması, hikmet değil çelişkidir.
Sonuçta “kefenin cebi yok” sözü doğru; ama eksiktir. Çünkü bu hayatta adalet, denge ve emek varsa; o söz teselli olur. Yoksa sadece sus payına dönüşür. İnsanlar ahireti inkâr etmez, ama dünyada da insan gibi yaşamak ister. Asıl mesele, kefenin cebinin olmaması değil; hayattaki ceplerin neden bu kadar adaletsiz dolduğudur.











