Kıymetli metaller piyasasında bu yıla damga vuran yükselişin merkezinde altın değil, gümüş yer aldı. Geleneksel olarak “altının gölgesinde kalan metal” olarak anılan gümüş, hem haftalık hem de yıllık performansıyla yatırımcı algısını kökten değiştirdi. Spot piyasada ons fiyatının 67 doların üzerine çıkması, haftalık yüzde 8’lik artış ve yıl başından bu yana yüzde 130’u aşan yükseliş, gümüşü emtia piyasalarının en dikkat çekici varlığı haline getirdi.
Altın cephesinde ise tablo daha sakin ama yine de pozitif. Haftayı yüzde 1’in üzerinde artışla kapatan altın, 4 bin 339 dolar seviyelerinde işlem görse de performans açısından gümüşle arasındaki fark giderek açılıyor. Bu ayrışma, yatırımcıların güvenli liman arayışında artık tek adres olarak altını görmediğini, portföylerde gümüşe daha fazla alan açıldığını ortaya koyuyor. Özellikle daha yüksek getiri potansiyeli arayan yatırımcıların gümüşe yönelmesi, bu metalin “alternatif güvenli liman” konumunu güçlendiriyor.
Bu güçlü talebin arkasında makroekonomik beklentiler önemli bir rol oynuyor. ABD’de enflasyonun yeniden yüzde 2,7 seviyesine yükselmesi ve işsizlik oranının 2021’den bu yana en yüksek noktaya çıkması, ekonomide belirgin bir soğuma sinyali veriyor. Piyasalar bu tabloyu, Fed’in sıkı para politikasında sona yaklaşıldığı ve faiz indirimlerinin gündeme gelebileceği şeklinde okuyor. Faiz getirisi olmayan kıymetli metaller için bu beklenti son derece kritik; çünkü düşük faiz ortamı, altın ve gümüş gibi varlıkların cazibesini doğrudan artırıyor.
Ancak gümüşü altından ayıran temel unsur yalnızca para politikası beklentileri değil. Gümüş piyasası, uzun süredir devam eden yapısal bir arz sorunu ile karşı karşıya. Küresel üretim yatay seyrini korurken, talep cephesi özellikle sanayi kaynaklı olarak hız kesmeden büyüyor. Güneş enerjisi panelleri, elektrikli araçlar, elektronik bileşenler ve hızla büyüyen veri merkezleri, gümüşü vazgeçilmez bir endüstriyel metal haline getirmiş durumda. Bu nedenle gümüş, yalnızca bir yatırım aracı değil, aynı zamanda stratejik bir sanayi girdisi olarak öne çıkıyor.
Arz-talep dengesindeki bu bozulma, stok verilerine de net şekilde yansıyor. Londra, Şanghay ve COMEX borsalarındaki gümüş stoklarının hızla erimesi, piyasadaki fiziksel tamponun zayıfladığını gösteriyor. Üst üste beşinci yılında da arz açığı veren gümüş piyasasında, bu durum fiyatların yukarı yönlü hareketini destekleyen en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Analistlerin 2026’ya kadar sıkı dengenin sürebileceğine dair öngörüleri, gümüşte yükseliş beklentilerini canlı tutuyor.
Öte yandan gümüşün görece küçük bir piyasa yapısına sahip olması, bu metaldeki oynaklığı da beraberinde getiriyor. Altına kıyasla daha sert yükselişler kadar hızlı düzeltmeler de mümkün. Bu nedenle gümüş, yüksek getiri potansiyeliyle birlikte daha yüksek risk barındırıyor. Yine de mevcut tablo, gümüşün yalnızca kısa vadeli bir spekülasyon aracı olmadığını, küresel ekonomik dönüşümün merkezinde yer alan stratejik bir emtia haline geldiğini gösteriyor.
Sonuç olarak 2025, kıymetli metallerde ezberlerin bozulduğu bir yıl olarak kayda geçiyor. Altın geleneksel güvenli liman rolünü korurken, gümüş hem yatırım hem sanayi tarafında kazandığı ivmeyle ön plana çıkıyor. Faiz indirim beklentileri, arz sıkıntıları ve yeşil dönüşümün yarattığı yapısal talep, gümüşü önümüzdeki dönemde de piyasaların radarında tutmaya aday görünüyor.











