Enflasyon Görünümü ve 2026 Yol Haritası

Enflasyon görünümü kırılgan; Ocak verisi kritik. Kamu zamları ılımlı olursa 150 bp indirim alanı oluşabilir. 2026 beklentisi temkinli.

Para Politikası Kurulu’nun son iki toplantıda kullandığı dil, karar metnini başlı başına okuduğunuzda oldukça şahin bir ton içeriyor. Hatta faiz indiriminin yapılmamış olabileceğini bile düşündürecek ölçüde temkinli bir duruş hissediliyor. Merkez Bankası, dezenflasyon sürecinin sürdüğünü ancak hız kaybettiğini açık bir ifadeyle ortaya koyuyor. Bu, sürecin hala kırılgan olduğunu ve her yeni veride dikkatle izleme ihtiyacının devam ettiğini gösteriyor. Olası bir yol kazasında gerekli adımların gecikmeden atılacağına yönelik verilen mesaj ise, iletişim politikasının en güçlü unsuru olarak öne çıkıyor.

Piyasa tarafında ise iki başlık öne çıkmış durumda: Kamu zamları ve asgari ücret. Geçen yıl ocak ayında yaşanan güçlü asgari ücret artışı, neredeyse tüm ürün ve hizmetlerde benzer oranlı zamları tetiklemiş, yılın daha ilk ayında enflasyon seyrini yukarıya sabitlemişti. Bu kez yeniden değerleme oranının altında bir artış yapılması, özellikle temel ürünlerde ani fiyat geçişlerini frenleyebilir. Böyle bir hamle, hem enflasyon beklentilerini hem de fiyatlama davranışını destekleyecek pozitif bir sinyal olarak algılanacaktır.

Tüm bunların yanında, Ocak enflasyonu kritik eşik. Merkez Bankası’nın ocak ayında alacağı olası faiz adımını, bu veriyi görmeden tahmin etmek kolay değil. Ancak kamu zamlarında ılımlı bir tablo oluşması ve ocak enflasyonunun geçen yılki kadar yüksek gelmemesi durumunda, yaklaşık 150 baz puanlık bir indirim alanı bulunduğu düşüncesi piyasalarda ağırlık kazanıyor. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi açısından belirleyici olan temel unsur, yılın ilk çeyreğindeki dezenflasyon sinyallerinin güçlü olup olmayacağı.

2026’ya dair genel beklentiler de bu çerçevede şekilleniyor. Yıl sonu toplam enflasyon tahminim yüzde 23–25 bandında. Bu, mevcut fiyatlama davranışı ve politika çerçevesi ile uyumlu görünüyor. Para politikasının sıkılık düzeyini korurken kademeli bir gevşeme alanı yaratması ise kaçınılmaz olarak 2026 görünümüne de etki edecek. Merkez Bankası faizinin yüzde 28–30 bandına çekileceği yönündeki beklenti, küresel likidite koşulları ve iç talepteki dengelenme süreciyle birlikte değerlendirildiğinde rasyonel bir patika sunuyor.

Tüm tabloya geniş çerçeveden bakıldığında, Türkiye ekonomisi için 2026’ya giden yol büyük ölçüde enflasyon davranışının kontrol altında tutulmasına bağlı. Ücret ayarlamalarının dengeli yapılması, kamu fiyatlarında öngörülebilirlik sağlanması ve para politikasının iletişimi, bu sürecin en kritik dayanak noktaları. Bu dönemde riskler tamamen ortadan kalkmış değil, ancak politika yapıcılarının temkinli duruşu ve ihtiyaç halinde sert manevra yapabileceğine dair mesajları, sürecin yönetilebilirliğini artırıyor.

Kırılgan ancak yönetilebilir bir döneme giriyoruz. Enflasyonla mücadelede istikrarı sağlayacak her adım, 2026’nın ekonomik görünümünde belirleyici rol oynayacak ve piyasanın yönünü tayin edecek.