Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) resmi rezerv varlıkları, son hafta itibarıyla yükselişini sürdürerek 186,4 milyar dolar seviyesine çıktı. Banka tarafından açıklanan verilere göre rezervler haftalık bazda yüzde 1,7 oranında artış gösterdi. Böylece TCMB, rezerv yapısında özellikle döviz ve altın varlıklarında kaydedilen güçlü performansla dikkat çekici bir büyüme yakaladı.
Hafta boyunca döviz rezervleri yüzde 1,7 artarak 69 milyar dolara yükseldi. Altın cinsinden rezerv varlıkları ise yüzde 1,9 oranındaki artışla 109,7 milyar dolara çıktı. IMF rezerv pozisyonu ve SDR (Special Drawing Rights) toplamı da yüzde 0,4 artarak 7,7 milyar dolar seviyesine ulaştı. Bu gelişmeler, resmi rezerv kompozisyonunda hem çeşitlilik hem de istikrarın güçlendiğine işaret ediyor.
Kamu sektörünün (Merkez Bankası ve merkezi yönetim) kısa vadede döviz likiditesini etkileyen yükümlülükleri ise geçen haftaya göre yüzde 1,2 artarak 120,7 milyar dolara çıktı. Önceden belirlenmiş döviz yükümlülükleri yüzde 2,3 artışla 57,7 milyar dolar, şarta bağlı döviz yükümlülükleri ise yüzde 0,3 artarak 63 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Bu tablo, kısa vadeli yükümlülüklerde sınırlı bir artış yaşandığını ancak rezerv tarafındaki büyümenin bu yükümlülükleri dengeleme potansiyeli taşıdığını gösteriyor.
Ayrıca Merkez Bankası’nın toplam yabancı para swap işlemlerinden kaynaklanan döviz yükümlülükleri 17,6 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Swap hacmindeki bu düzey, TCMB’nin bilanço yönetiminde dış kaynak kullanımının mevcut seyrini koruduğunu ortaya koyuyor.
Rezervlerdeki artış, Türkiye’nin dış finansman koşulları ve piyasa güveni açısından önemli bir gösterge olarak öne çıkıyor. Küresel piyasalarda dalgalanmanın arttığı bir dönemde rezervlerin güçlenmesi, hem kur istikrarı hem de dış borç çevrim kapasitesi açısından olumlu değerlendiriliyor. Ekonomistler, rezerv birikiminin devamının cari denge görünümü, dış ticaret performansı ve yurtdışı sermaye akımlarıyla yakından ilişkili olduğunu belirtiyor.
TCMB’nin rezerv pozisyonunda son haftalarda yaşanan yükselişin sürmesi halinde, dış kırılganlıkların azaltılmasına yönelik önemli bir alan kazanılmış olacak. Bankanın para politikası çerçevesinde rezerv yönetimini önceliklendirmeyi sürdüreceği tahmin ediliyor.











