Fed’in Temkinli Dönüşü: Faiz İndirimi, Kırılgan Dengeler ve Önümüzdeki Yol

Amerikan Merkez Bankası (Fed), uzun süredir piyasaların beklediği adımı attı ve bu yılın ilk faiz indirimini gerçekleştirdi.

Amerikan Merkez Bankası (Fed), uzun süredir piyasaların beklediği adımı attı ve bu yılın ilk faiz indirimini gerçekleştirdi. 25 baz puanlık bu hamle, yüzeyde yalnızca bir para politikası ayarı gibi görünse de, altında hem istihdamdaki yumuşamanın hem de küresel ekonomik dinamiklerin izlerini barındırıyor. Fed Başkanı Jerome Powell’ın kullandığı “risk yönetimi indirimi” ifadesi ise bu kararın bir trend başlangıcı değil, mevcut kırılgan tabloya karşı ihtiyatlı bir manevra olduğuna işaret ediyor.

Fed’in bu indirimi, işgücü piyasasında artık görmezden gelinemeyecek işaretler verdiği bir dönemde geldi. Powell’ın sözleri de bunu açıkça yansıtıyor: istihdam artışı artık işsizlik oranını sabit tutmaya yetmiyor, işgücü talebi zayıflıyor. Bu, pandemi sonrası dönemde “sıcak” çalışan işgücü piyasasının soğumaya başladığını ve büyüme tarafında kırılganlığın arttığını gösteriyor. Para politikasının doğrudan tepki vermesi, Fed’in önceliğini ekonomik aktivitenin devamlılığına kaydırdığının en somut göstergesi oldu.

Elbette kararın arkasında yalnızca istihdam yok. Enflasyon hâlâ masada ve tamamen bertaraf edilmiş değil. Özellikle Trump döneminde artırılan ithalat tarifelerinin yarattığı maliyet baskıları, fiyatları yukarı itmeye devam ediyor. Ancak bu etkilerin yapısal ve kalıcı bir enflasyon tehdidine dönüşmediğini savunanların sayısı da az değil. Fed’in projeksiyonlarına baktığımızda, yıl sonuna kadar iki ek indirim daha öngörüldüğünü görüyoruz. Piyasalar, ekim toplantısında yeni bir hamlenin neredeyse kesinleştiğini fiyatlıyor. Buna rağmen, enflasyon beklentilerindeki yukarı yönlü revizyon dikkat çekici. Yani Fed, faiz indirirken bile fiyat istikrarı endişesini bir kenara bırakmıyor, dengeyi gözetiyor.

Kararın içinde bir başka önemli ayrıntı, komite içindeki tek karşı oy. Yeni üye Stephen Miran’ın itirazı, Fed’in tamamen yekpare bir şekilde “gevşeme” moduna geçmediğini hatırlatıyor. Para politikasında fikir ayrılıklarının artması, önümüzdeki dönemde kararların iletişim boyutunu daha da kritik hale getirecek. Dot plot’taki kaymalar ise komitenin uzun vadeli patikayı daha gevşek bir çizgiye oturttuğunu ortaya koyuyor.

Burada asıl mesele, Fed’in ne ölçüde “önleyici” bir politika izlediği. Eğer istihdam tarafındaki bozulma kalıcı hale gelir ve büyüme ivme kaybederse, bugünkü indirimler bir dizi gevşemenin ilk adımları olarak okunabilir. Ancak Powell’ın söylemlerinden anlaşıldığı üzere, şimdilik bu hamle daha çok “sigorta poliçesi” niteliği taşıyor. Yani Fed, enflasyon ile istihdam arasında ince bir ip üzerinde yürümeye devam ediyor.

Küresel yansımalar açısından da bu kararın önemi büyük. Doların seyri, gelişen piyasaların borçlanma maliyetlerinden sermaye akımlarına kadar geniş bir alanda etkili olacak. ABD ekonomisinin yavaşlama sinyalleri verdiği bir dönemde Fed’in gevşeme sürecine başlaması, risk iştahını artırabilir. Ancak enflasyon beklentilerindeki yukarı revizyon, yatırımcıların tam anlamıyla “rahatlamasına” engel olacak.

Sonuç olarak, Fed’in bu faiz indirimi kararı, hem kırılgan bir işgücü piyasasına yanıt hem de küresel ekonominin içine girdiği belirsizlik döneminde kontrollü bir gevşeme stratejisi olarak okunmalı. Powell’ın da altını çizdiği gibi, bu bir trend başlangıcı değil; daha çok bir “ayar.” Yine de önümüzdeki aylarda açıklanacak istihdam ve enflasyon verileri, bu ayarın kalıcı bir yön değişikliğine evrilip evrilmeyeceğini belirleyecek. Kısacası Fed, ince bir ip üzerinde yürüyor ve ip her zamankinden daha gergin.