Yatırımda Asıl Kayıp, Yanlış Stratejide Israr Etmektir

Yatırım dünyasında en büyük kayıp, para kaybetmek değil; kazandırmayan stratejide ısrar etmektir. Çünkü zararın telafisi mümkündür, ancak zaman kaybı geri gelmez. Bir stratejinin işe yarayıp yaramadığını anlamanın yolları vardır ve bu yollar aslında karmaşık değildir. Basit bir mantıkla bakıldığında, yatırımınız enflasyona karşı değerini koruyorsa ayakta sayılırsınız; borsa endeksinin üzerinde getiri sağlıyorsa ileri gidiyorsunuz demektir.

Türkiye’de yatırımcıların referans noktası her zaman BIST 100 endeksi olmuştur. Çünkü endeks, piyasadaki ortalamayı gösterir ve nabzı tutar. Eğer uzun vadede endeks kadar dahi kazanamıyorsanız, kendinize şu soruyu sormanız gerekir: “Ben neden uğraşıyorum?” Finans literatüründe buna “benchmark” yani ölçüt denir. Diyelim ki BIST 100 son beş yılda yıllık ortalama %20 getiri sağladı ama portföyünüz %10’da kaldı. Bu durumda tek yapmanız gereken, endeksi takip eden bir fon almaktır. Çünkü eğer piyasa üstü getiri (alpha) üretemiyorsanız, en azından piyasa kadar kazanmayı hedeflemelisiniz.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, “borsadan çıkmak” yerine stratejiyi değiştirmektir. Bunun birkaç yolu vardır. İlki pasif yatırımdır. Endeks fonu alırsınız, hisse seçme stresinden kurtulur, piyasanın ortalaması kadar getiriyi garanti altına alırsınız. İkincisi çeşitlendirmedir. Portföyünüzü sadece birkaç hisseye değil, farklı sektörlere, dövize, altına ve tahvillere yayarsınız. Üçüncüsü zaman ufkunuzdur. Kısa vadede endeksi geçmek çok zordur, ama uzun vadede doğru şirketlere sabırla yatırım yapanlar öne çıkar. Son olarak da kendi risk-getiri profilinizi bilmeniz gerekir. Eğer sürekli geri kalıyorsanız, belki de bireysel hisse seçmek yerine profesyonel yönetilen fonlara yönelmek daha mantıklı bir yoldur.

Türkiye’den son yıllarda yaşanan örnekler bu tabloyu açıkça gösteriyor. 2023–2024 döneminde borsaya yeni giren pek çok yatırımcı, sosyal medya tüyolarıyla al-sat yaptı ve çoğu zaman endeksin gerisinde kaldı. Buna karşılık, güçlü temeli olan, adeta “sigorta” niteliğindeki hisse senetlerine yatırım yapanlar ve sabredenler endeksi geçti. Yine portföyünü sadece birkaç küçük hisseye sıkıştıran yatırımcılar, endeks %30 yükselirken %10’da kaldı. Buna karşın portföyünü endeks fonu, altın ve dövizle dengeleyen yatırımcılar hem risklerini azalttı hem de endekse yakın bir getiri elde etti.

Buradan çıkarılması gereken en önemli ders şudur: Eğer endeksi geçemiyorsanız, bırakmak zorunda değilsiniz ama stratejinizi değiştirmek zorundasınız. Borsada kaybettiren şey çoğu zaman yanlış hisse değil, yanlış stratejide inat etmektir.

Tüm bu hesaplar, bireysel yatırımcıları daha bilinçli olmaya ve adeta kendi mali müşavirliğini yapmaya zorlamaktadır. Çünkü ölçemeyen, kontrol edemez. Bu nedenle özellikle finansal okuryazarlığın artırılması, yatırımcıların “kazanıyor muyum?” sorusuna doğru cevap bulabilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Dijital çağda, yatırımcıya bu soruları sorduran ve cevaplarına göre yönlendiren uygulamalar hayat geçmelidir.

Unutulmamalıdır ki yatırımın özü yalnızca kazanç değildir, doğru stratejiyi bulmaktır. Parayı yönetmeyi öğrenen kişi için yatırım, bir kumar değil, ömür boyu süren bir yolculuk haline gelir. Bu yolculukta disiplinli bütçe yönetimi ve finansal farkındalık, en az hisse seçimi kadar değerlidir. Çünkü piyasalarda her zaman fırsatlar olur; önemli olan fırsatları doğru stratejiyle karşılamak ve zaman kaybını en aza indirmektir.